Tuesday, September 11, 2012

Santral'de 4 Dev: Red Hot Chili Peppers






Red Hot Chili Peppers, sanırım dünya üzerinde bu kadar yetenekli adamın bir araya gelebildiği nadir gruplardan. Flea'nin mükemmel bası, Anthony'nin eşsiz sesi, Chad'in güçlü kolları ve Josh'ın tınıları... Ya da John mu demeliydim?

Bu adamlar ile herkesin küçüklüğüne dayanan bir hikayesi vardır. Ben mesela, ortaokuldayken bilgisayarda abimin müzik dosyalarını karıştırıp, "Red Hot Chili Peppers mı, haha ne komik isimmiş" diyerek açtığım Californication şarkısını amaçsızca ezberlemeye çalışarak başladım onları dinlemeye. Ardından bütün albümü dinleme ve ezberleme çabalarım, abimin onları takip etmesi ve bir şekilde By the Way albümünü bilgisayara yüklemesiyle bağımı koparmadım. Stadium Arcadium'da ise onun evden ayrılmasıyla iş başa düşmüştü ve ben de artık hatrı sayılır bir RHCP takipçisiydim.

Tabii o yaşlarda insan grup üyeleri nasıl insanlar, nasıl çalıyorlar bası, nasıl hissediyorlar şarkıyı diye pek düşünmüyor. Bu yüzdendir ki John Frusciante'nin gruba gel-gitlerinden bi'haber yaşamak beni çok etkilemiyor. Gel gör ki 20 yaşında, I'm With You ile yeni bir devrin başladığını farkediyorum.





Peki konser başlamadan neden "gitmek istemiyorum" tribine girdim bilmiyorum. Pozitif'i severim ve güvenirim, ama kötü bir organizasyon olacağını düşünmüştüm kalabalığa bağlı olarak. Nitekim herkes de öyle olduğunu iddia etti ama, ben konser öncesinde, sırasında ya da sonrasında sıkıntı yaşamayan şanslı azınlıktanım sanırım. Gitmesem kendimi öldürebilirmişim o ayrı.

Gelelim konsere... Grup sahneye çıkıyor. Red Hot Chili Peppers dinlediğime inanamayarak boş boş bakıyorum bir süre. Anthony, Flea, Chad ve Josh. John'la hep karşılaştırıldığı ve yetersiz bulunduğu için zaten sahiplenme moduna geçtiğim Josh'un Türk bayraklı t-shirt'ü bi' 'neden?' dedirtiyor ama incittiği ayağıyla oturarak çalması ve yine şahane işler çıkarmasıyla kalbimi milyonuncu kez kazanıyor. Monarchy of Roses ile başlayan konser benim için Dani California, Can't Stop, Scar Tissue (hiç sorma hiç) ve Look Around'ın arka arkaya gelmesiyle zaten şahane giderken, birkaç şarkı sonra Did I Let You Know'da İlhan Erşahin'in gelmesi gecenin sürprizi oluyor! Üstelik gecenin başında saksafon seslerini duyduğumuzda arkadaşımın "Aslında bu İlhan Erşahin konseriymiş" diye geyik yapmasının üzerine onu sahnede görmek bizim için çok daha şaşırtıcı! Karizmatik duruşu ve mahcup tavırlarıyla sahneye de çok yakışıyor üstelik.





Derken Under the Bridge, Californication ve By The Way ile kapanışı yapıyoruz ki daha güzelini düşünemiyorum. Bis'e çıktıklarında da Give It Away'de biz coşuyoruz, ve bir Jam bekleyeni olmasam da Josh ve Flea'yi birkez daha birlikte çalarken görmek için nefes dahi almadan bu iki şahane adamın karşılıklı atışmasını izliyorum. Üstelik Josh'un yerdeki Flea'nin yanına kırık ayağıyla gelip oturması ise ayrı bi' güzellik. Bu kadar uzun bir bis de beklemiyordum ama adeta isimlerine en çok yakışanı yapıyorlar.

Herkesin hemfikir olduğu üzere, konserin frontman'i aslında Flea oluyor. Bis'e amuda kalkmış bir şekilde çıkması, bir an bile yerinde durmaması ve konser bitiminde "Support music!" temalı konuşması daha cabası. Konser boyunca seyirciyle iletişimleri de "eh" düzeyinde aslında. Tabii Anthony'nin "Ben Bebek'e taşınıyorum. Flea Galata'ya, Chad de neden bilmiyorum ama Asya yakasına. Josh ise bir karavanda nehir kenarında yaşayacak." (Burda korkarım ki İstanbul Boğazı'nı kastediyor.) dediğini saymazsak :)

Konserin bizim için en  şaşırtıcı tarafı ise, çıkışta grup üyelerine rastlamamız oluyor. Trafik sağolsun taksimizi Kabataş'tan götürürken ve ben takside uyuklarken, arkadaşımın "Bakın grup üyeleri!" diye bağırmasıyla uyanıyorum ve yanımızda yolda, az önce bize hayatımızın en güzel saatlerini yaşatan adamları görüyoruz; kucağında uyumuş bir bebekle Flea, Anthony ve Chad! İnip yanlarına gitsek mi tereddütünü yaşıyoruz ama Flea'nin bebeği var diye çekinip vazgeçiyoruz. Üstelik bugün tesadüfen okuduğuma göre Anthony pek hoşlanmazmış böyle şeylerden. Neyse, kafamızdaki kusursuz halleriyle kalıyorlar :)

Son olarak, evet anladık, John Frusciante'siz bir Red Hot Chili Peppers birçoğunuz için eksik... Ama Josh Klinghoffer da boru değil, di mi?

No comments:

Post a Comment